The Tracey Fragments

Çok zaman önce Yiğit bir film festivalinde izleyip de bana bahsetmişti bulursan izle kesin diye bu filmi. Bu güne kısmetmiş. Geç olması hiç izlememekten iyidir. The Tracey Fragments; canım ciğerim, pek sevdiğim, aşık olunası insan Ellen Page'in 2007'de oynadığı, pek bilinmeyen sadece festival çevrelerinde adını duyurmuş filmi. Ellen Page'in film boyunca görünmediği 1 saniye yok sanırım ve gerçekten de filmin az sonra değineceğim en önemli yönü olan kurgusundan sonra en güzel şeyi. 20 yaşında bir oyuncu olarak müthiş bir olgunluğun yanına kattığı çocuksulukla oynuyor 15 yaşındaki Tracey Berkowitz'i. Oyunculuğun göze battığı hiçbir yer yok ve zaten aynı yıl oynadığı diğer film Juno'yla da ne kadar iyi olduğunu ispatlamıştı Ellen Page.

Filmin en dikkat çekici ve en önemli yönüne gelirsek, daha önce hiçbir filmde görmediğim ve kolay kolay görebileceğini sanmadığım kurgusu. Bir sinema filminden çok bir video art çalışması gibi işlenmiş film. Kısaca özetlemek gerekirse öncelikle filmin akışı doğrusal değil. Tracey'nin hayatından bir takım kesitler izliyoruz ve bunları ancak filmin sonunda doğrusal bir çizgiye oturtup olay akışını anlayabiliyoruz. Bunun dışında film sadece 75 dakika fakat bittiğinde sanki 4-5 saatlik film izlemiş gibi hissediyorsunuz. Ekranın tek kare olduğu anlar o kadar az ki. Sürekli ekran birden fazla boy boy kareye bölünüyor ve her karede bazen farklı sahneler bazen de aynı sahnenin farklı açıları ya da sahnenin içinden detaylar görünüyor. Bir yandan konuyu takip edip hangi karenin asıl izlemeniz gereken olduğunu şaşırırken insanın gözü de haliyle diğer karelere kayıyor ve inanılmaz bir imaj bombardımanına tutuluyor beyniniz.

Bu değişik kurgu tekniğinin sadece filme biçimsel bir yenilik katmak amaçlı kullanılmadığını düşünüyorum. Ekranda gördüğümüz çeşitli imgelerle ve detaylarla o anda sahnenin duygu yoğunluğu neyse, Tracey Berkowitz ne hissediyorsa biz de o duyguya ve hislere daha kolay girebiliyoruz. Bir nevi bilinçaltına ve bilinçüstüne hücum. Tam olarak düz bir bilinçle izleyemedim filmin tamamını. Fakat algılarım o kadar açılmış ki bunca imgeyi gördükten sonra filmin sonunda resmen 15 yaşındaki Tracey'nin hissettiklerini 22 yaşındaki Mehmet olarak tam manasıyla anladım. Bunu da sanırım bu kurgu tekniğine borçluyuz.

Bruce McDonald daha önce adını hiç duymadığım Kanadalı bir yönetmen fakat bu filmden sonra aklıma takip edilecek yönetmenlerden biri olarak girdi Bruce ağabey. Siz de merak ediyorsanız The Tracey Fragments'ı izleyerek başlamakta fayda var.

1 yorum var:

POSTACI dedi ki...

Adını unuttum, zombi filmini izleme. Zaten zombisiz. Ya da izle ama bence boşver

 


Templates Novo Blogger 2008