Sonunda üçüncü denemede Dark City'i bitirmeyi başardım. Daha önce de dediğim gibi sevmiştim ama ilginç bir şekilde uykum geliyor ve izlemeye devam edemiyordum filmi. Bitirince gerçekten sevindim. Bu film üstüne kelam etmek aslında çok zor ve yoğun bir beyin aktivitesi gerektiriyor fakat kısaca şöyle birkaç cümle etmek istiyorum.
Tamamiyle gece geçen bir filmde görüntü yönetmenliği yapmak nasıl bir deneyimdir çok merak ediyorum ama bu filmde ustaca yapmış görüntü yönetmeni işini. Işıklara öyle hayran oldum ki ara ara geri alıp gölgelendirmeleri inceledim. Parçalı ışık hastası bir insanımdır ben zaten ki bu film de beni resmen ışık yönünden orgazma ulaştırdı. Bütün o derin felsefi fikrini falan bıraksak bile sırf ışıklarını görmek için izlenecek bir film Dark City.
Filmin felsefi altyapısını tam olarak çözümleyecek kapasitede ya da şu anlık o derece kafa çalıştırabilecek durumda görmüyorum kendimi ama filmi izleyince insan kendisine bir gerçek nedir diye sorabiliyor. Birçokların dediği gibi Matrix öncüsü olarak yaşadığımız hayat ne derece gerçeklik fikrinden yola çıkarken alttan alta da bize dayatılanı sorgu sual etmeden kabul etme durumunu da eleştiriyor film. Bize sunulan ve kendimiz gerçekten istiyormuşuz gibi yaşamamız istenilen hayatın akışına o derece kaptırmışız ki hayat boyu güneş doğmasa, sürekli gece yaşasak bile bunu sorgulamayacağız fikri var. Bu filmde kullanılan fikirlerin bir takım yaradılış teorilerinden de alındığını duymuştum ve şöyle bir göz attım da evet birçok esinlenme var.
Bu esinlenmeler çok güzel tabi ki. Yönetmen Alex Proyas kendinden önceki felefi düşüncelerden ve teorilerden etkilenmiş ama Wachowski kardeşler direk Alex Proyas'tan etkilenmiş. Ben ilkini tercih ederim. En azından ışıkları daha güzel olmuş.
17 Kasım - Rüya
5 yıl önce
0 yorum var:
Yorum Gönder