İVDB

Aylar önce sinemada gördüm reklamını İVDB. Hala yayınlıyor musunuz sinemalarda o rahatsız reklamı bilmiyorum. Yayınlamıyorsanız doğru yolu bulmuşsunuzdur. Beyaz'ın oynadığı reklamdan bahsediyorum, evet. Aslında reklam mantığına göre başarılı sayabiliriz tabi siz de haklısınız, zira aylardır aklımdan çıkmıyor. Hadi tamam akılda kalıcılığı başardınız fakat iğrenç bir sesin inatla "Vergiye tık tık tık tık diye i ve de be gov te re diye, vergiye tık tık tık tık diye i ve de be gov te re diye, vergiye tık diye i ve de be gov te re" demesi insanları vergi kaçırmaya teşvik eder farkında değil misiniz? Tehlikenin farkında mısınız?

"Çiçekler ilgiyle, çocuklar sevgiyle, ülkeler vergiyle büyür." Muhtemelen Maliye Bakanlığı'nın ya da İVDB'nin pankart sloganı. Ben de katkı yapayım. "Arşivler dergiyle, resimler sergiyle, eleştirmenler yergiyle büyür." Var mı başka?

Late Late Late

Hayat bitene kadar "Artık her şey için çok geç." kalıbı tedavüle girmez.

Acayip

Bana göre dünyanın en salak ve dangalak iki ırkı olan Amerikalılar (Gerçi ırk denemez bunlara ama olsun.) ve Arapların birbirlerine hem bu kadar düşman hem de bu kadar dost olmaları çok acayip değil mi?

Kamış

Koca koca adamların kamıştan meyve suyu içmeleri çok komik bir görüntüymüş.

Persepolis

Adaylar arasında Persepolis varken tutup en iyi animasyon Oscar'ını Ratatuy'a veren akademi üyelerinin tek tek ağızlarına osurayım afedersiniz.

Benim Cici Oscar'ım 4

Yorum yazmaktan sıkıldım bir de amma çok dal varmış ödül ver ver bitmiyor. Akademi üyesi olmak da zor işmiş. Daha anlayışlı bakmaya başladım kendilerine karşı. Neyse kalan ödüllerden En İyi Müziği Atonement'a , En İyi Ses'i , En İyi Ses Kurgusu'nu ve En İyi Görüntü Efektleri'ni Transformers'a , En İyi Animasyon'u Persepolis'e veriyorum.

Benim Cici Oscar'ım 3

En İyi Sinematografi
Seamus McGarvey (Atonement) : Bütün film güzel görüntülere sahipti, tamam. Fakat bu filmi seçmemdeki en önemli neden o savaş dönüşü sahildeki 5-6 dakkalık tek planın kusursuzluğudur.
En İyi Kurgu
Ethan Coen-Joel Coen (No Country For Old Men) : Coen Biraderler müziksiz bir filmi sıkıcı olmaktan nasıl kurtarmışlar bilemedim tam formülünü ama bunda yönetmenlik becerisinin rolü olduğu kadar - ki o dalda da Cici Oscar vermeyi düşündüm ama vazgeçtim - kurgudaki başarılarının da büyük rolü var.
En İyi Sanat Yönetimi
Danta Ferretti-Francesca Lo Schiavo (Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street) : Fazla bir yorum yapmaya gerek yok aslında. Bu bir Tim Burton filmi sonuçta.
En İyi Kostüm
Coleen Atwood (Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street) : Üstteki yorumumun aynı bunda da geçerlidir. (Atonement filminde Keira Knightley'nin yeşil elbisesi için Jacqueline Duran'a özel ödül verebilirim.)
En İyi Makyaj
Ve Neill- Martin Samuell (Pirates of the Caribbean: At the World's End) : Jack Sparrow, Davy Jones, Kaptan Barbossa ve Kaptan Sao Feng gibi başarılı makyajlarla aldılar ödülü benden.

Benim Cici Oscar'ım 2

En İyi Kadın Oyuncu
Cate Blanchett: Aslında adaylardan sadece Ellen Page'in oyununu izleyebildim. Ama içimden bir ses Cate Blanchett yine başarılıdır diyor. Elizabeth: The Golden Age filmindeki Elizabeth rolüyle aldı ödülü benden.
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu
Saoirse Ronan: Kadın değil de kız oyuncu demek daha doğru olur tabi aslında. Bu 14 yaşındaki hanımkızımız Atonement filminde öyle bir oyun oynamış ki bende alıp ağzına ağzına tokat vurmak saçından tutup sürüklemek istekleri uyandırdı. O derece iyiydi yani anlayın.
En İyi Orjinal Senaryo
Diablo Cody (Juno) : Ergen hamileliğini gibi sıkıntılı bir konuyu mutlu edici bir komediye çevirmiş senarist bayan Diablo Cody. Bir miktar Little Miss Sunshine'ı izlerkenki gibi bir mutluluk hissi duyabiliyorsunuz filmde. Beğendim.
En İyi Uyarlama Senaryo
Christopher Hampton (Atonement) - Ronald Harwood (Le Scaphandre et Le Papillion) : İki film arasında kesinlikle bir ayrım yapamadım. İkisi de senaryoların işlenişi, dramatik kurgusu ve verdikleri duygular olarak mükemmeldi. Hangisi alırsa ötekine yazık olur.

Pazar Canavarları

Pazar Canavarı yazımda pazarlardaki yaratık teyzelerden şikayet etmiştim. İrem bu hadiseyi çizgiye dökmüş.Sigaramla yakıyormuşum canavarları.Teşekkürler kendisine.

Analitiks

Google Analytics gerçekten çok ilginç sonuçlar koyuyor ortaya. Öncelikle çok fazla ziyaretçisi olmayan bu bloga 7'si Almanya'dan 3'ü ABD'den olmak üzere Çek Cumhuriyeti, Finlandiya ve hatta Suudi Arabistan'dan bile giren olması şaşırttı beni. Hadi bu şaşkınlığı geçtik arama sonuçları zaten bir alem. Keşke "Bebek olması için yarağı nasıl bakmalısın" , "Şebnem Ferah etek giymez" ve "Cep telefon numarası bulacaktım" yazarak bloga gelen arkadaşlar da blog açsa da fanatik takipçileri olsam.

Arthur











Bu tür benzetmeler bir sürü yerde yapılır. Belki bu benzerliği de daha önce farkeden olmuştur. Fakat yazmadan duramadım. Michael Clayton filmini izlerken resmen filmin konusuna girmemi engelledi bu Tom Wilkinson, Arthur Zico benzerliği. Bir de Tom Wilkinson'ın filmdeki karakterinin adının Arthur olması apayrı dağıttı beni.

Hocam

Bugün Ahmet Çakar'la Şansa Bak'ta öğrendiğimize göre Hoca'nın düğün şarkısı Phantom Of The Opera imiş. Ahmet Çakar seni çok seviyorum hocam.

Benim Cici Oscar'ım 1

Adaylar arasından kendi Oscar'larımı vereceğimi yazmıştım. Yavaş yavaş başlayalım. Belki daha sonra değiştirebilirim bazılarını.
En İyi Film
Atonoment (Kefaret)
: Genelde romantik film sevmeyen biriyimdir. Fakat bu film gerek hissettirdikleri gerekse gerçekliğiyle diğer adaylardan çok önde bence. Altın Küre ve Bafta'yı da alan film benden de Oscar'ı alır. Herkese tavsiye ediyorum.
En İyi Erkek Oyuncu
Johnny Depp:
Tim Burton'ın diğer filmlerine kıyasla bence daha geride kalan bir film olan Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street'te gerçekten çok başarılı. Diğer rollerinden de farklı olarak vahşi bir karakteri çok güzel canlandırmış.
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu
Javier Bardem: No Country For Old Men filmindeki psikopat katil rolüyle beni çok rahatsız etti ki bu da güzel bir oyunculuğa delalettir benim nazarımda.
Not: Tom Wilkinson da Michael Clayton'da çok iyiydi karar vermekte zorlandım aslında.
En İyi Yönetmen
Julien Schnabel:
Le Scaphandre et la Papillion (Kelebek ve Dalgıç) gibi düzgün çekebilmek için çok emek ve kafa isteyen bir senaryoya sahip filmi mükemmel yönetmiş. On üzerinden 9-10.


Güzel

Güzel oldu be...

Sinefili

Hayatımda ilk kez bu kadar sinefili damarım tuttu. Oscara aday olan filmleri indirmeye başladım büyük bir hırsla. Ödüller açıklanmadan önce hepsini izlemiş olup kendi oscarlarımı vermeyi planlıyorum. Fakat bu kesinlikle bir tahmin olmayacak. Eğer gerçek ödüllerle tutarsa "Aferin akademiye doğru düşünmüşler." tutmazsa "Şerefsiz akademi yine hak yedi." diyeceğim.

Günlük

mişka:
ben öyle düşünmedim hiç senin blogunu
Conrad:
ne olarak düşündün
mişka:
:D
mişka:
yani ne biliim lan
mişka:
mehmetten acaip komik metinler şeklinde düşünmedim hiç
mişka:
mehmetin gz
mişka:
gözlemleri, tepsitleri
mişka:
saçmalayışı
mişka:
eğlenmesi
mişka:
mehmetin günlğü lan bi nevi:D
Conrad:
harbi lan bu yaştan sonra günlük tutuyoz he
Conrad:
teen lik biteli de 2 yıl oldu

Ol Sıtar, Bol Sıtar


Eskiden NBA'i bağımlılık derecesinde takip ederdim. Hatta neredeyse Fenerbahçe'ye duyduğum sevgiye eş bir sevgiyi Los Angeles Lakers'a duyardım. Sabaha karşı 6 civarında Derek Fisher'ın neredeyse kendi potası altından attığı basketle Lakers'ın Sacramento Kings'i yendiği an sevinçten salonda bağırarak zıpladığımı hatırlarım. Zamanla bu ilgi azaldı tabi. Hala arada Lakers'ın maç sonuçlarına bakar, NTV maçını verirse izlerim ama diğer takımlar hakkında neredeyse hiç bilgim kalmadı.

Her şeye rağmen yarım saat kadar sonra başlayacak olan All Star maçını izleyeceğim. Belki oyunculardan pek azını tanıdığım için eskisi kadar zevk almayacağım ama olsun. Yine de All Star All Star'dır. Kimler varmış eski yüzlerden diye bir kadrolara bakınca da Shaquille O'Neal ve Vince Carter'ın kadrolarda yer almadığını görünce içten içe kusura bakmayın böyle All Star olmaz demekten de kendimi alamıyorum. Neyse, I Love This Game...

Lostie

4. Sezon 3. Bölüm'ü bu gece sonunda izleyebildim. Tamam gizemler, sorular, sırlar gırla gidiyor dizi başladığından beri ama bu kadar da olmaz ki artık kardeşim. Şimdi burdan spoilerlık yapıp da küfür yemek istemiyorum. Tek söyleyeceğim bu flashforwardlar çıktı olay hepten koptu. Ha bir de Sayid Jarrah; abimsin, saygı duyuyorum sana .

Kızılcık

Kızılcıklar oldu mu? Selelere doldu mu? Hey.

Format

Nedir benim bu çektiğim arkadaş? Ayda en az 2 kez format atmak zorunda kalır mı bir insan?

Kampa Girdik

Bugün Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda sabahladık. Çarşamba günkü Sevilla maçında inanılmaz bir tribün olayına şahit olacak tüm dünya.

Tartışma

Bir gün Ali Kırca, Mehmet Ali Birand, Kadir Çelik, Can Dündar ve muadillerini bir konferans salonuna doldurup kıyasıya kapıştırmak istiyorum.

Sulanmış Ağız

Resimdeki bu yaratığın adı Monster Thickburger. Beyrut'ta gördüğümüz ve birkaç akşam yemek yediğimiz fast food zinciri Hardee's in ne yazık ki sadece ABD'deki menülerinde yer alan bir acayip burger. Ateşin çağrısı, Koca Mac falan yalan görünüyor bunun yanında.

Winner

Şu dünyada sadece spam maillerde bir şeyler kazanıyorum.

Büt

Ya Seve Seve Ya Büte Büte

Pazar Canavarı

Salı günleri evden çıkmaktan nefret ediyorum. Evimden otobüs durağına kadar olan yolda kurulan pazar insanı hayattan soğutacak etkilere sahip. Özellikle orta yaş üstü, paltolu, kapalı teyzeler iki ellerinde bolca poşetle, önünüzde veya size doğru sağa sola sallanarak, ağır ağır yürümeleriyle tüm enerjinizi emen birer pazar canavarına dönüşüyorlar. Çizim yeteneğim olsa bu yaratıkları çizerdim ama artık hayal gücünüze bırakıyorum.

Akşam Oldu...

Bu gece kapım çalsa, açsam, karşımda Müzeyyen Senar ve Zeki Müren kol kola duruyor olsa. Alsam içeriye, oturtsam baş köşelere, hemen koşsam tekele 3 büyükle bolca meze alsam. Şimdi Uzaklardasın'dan girsek, Dalgalandım da Duruldum'dan çıksak. Gecenin kapanışında Zeki Paşa İşte Benim Zeki Müren dese, Müzeyyen Senar'a sarılıp ağlasam.

Like Mohammed

Yabancıların bizim isimlerimizi düzgün telaffuz edemediklerini zaten biliyordum. O da ayrı bir inceleme konusu, biz gayet düzgün söylerken onlar acayip sesler çıkarıyorlar. Ne bu salaklık anlamıyorum ya neyse. Konu o değil. Tamam düzgün okuyamazsın onu anlarım da istisnasız tüm Araplar nasıl "MEHMET"'i hiç duraksamadan "MOHAMMED" diye okur? Türkiye sınırından çıktığım andan dönene kadar Mohammed Kasapoglü oldum.

Metamorfoz

Türkiye-Suriye sınırında terörist, Beyrut'ta ajan, Halep'te kaçakçı muamelesi gördük. Suriye-Türkiye sınırında adımı düzgün okuyup "Ne işiniz var buralarda gençler?" diyen Türk gümrük memurunu öpecektim.

No Problem

Lübnan ordusundakilerin "No Problem" anlayışını çözemedim. İlk no problem'ı duyduğumuzda askeri karakola götürüldük. İkinci no problemda mahzen gibi bir yere indirilip eşyalarımız zarflara kondu fotoğraflarımız çekildi. Üçüncü no problemda kelepçelendik. Dördüncü no problemda gözümüz bağlandı. Bir no problem duymaya daha dayanamazdım.

Şaka Gibi

Lübnan İstihbaratı'ndan yüksek rütbeli bir müdüre elleri kelepçeli şekilde İstiklal Marşı ve Fatiha okumak, şarkı söylemekten son anda yırtmak.

Lübnan askerleriyle karı kız muhabbetine girmek, birinin İstanbul'da Rus'a gittiğini öğrenmek, Beyrutlu kızlar hakkında "100 Dolar iyi 200 Dolar daha iyi" gibi tavsiyler almak.

Eller kelepçeli şekilde ayakkabı bağlamak, yine el kelepçeli ama bu sefer gözler de bağlı olarak kucakta askeri kamyonetin kasasından indirilmek.

4.5-5 Saat süren ordan oraya götürülme ve sorgulanma sonucunda yine o müdür tarafından kapıya kadar uğurlanmak, gidilecek yere bırakma teklifi ve sorunlara neden olan fotoğrafın silinmemiş olması.

Gözleme

Birini beklerken yaptığım gözlemleri benim diyen psikologlar yapamaz.

Irkçı Olayazdım

Şu gezide çok eğlendiğim zamanlar da oldu, çok korktuğum zamanlar da. Ama şu Arap milletine sinirlendiğim anlar yüzünden resmen ırkçılığa yaklaştım. Bir ırk toptan bir şekilde nasıl bu kadar pis, düşüncesiz, kaba, aptal, gerzek ve daha bilimum sıfata sahip olabilir ki? Bir de zamanında bayağı bayağı dünyada söz sahibi olmuşlar medeniyetler kurmuşlar falan. Resmen toplu halde tersine evrim geçirmişler. Birkaç yüzyıl sonra Arap ırkı maymuna dönüşebilir.

UN Halayı


Bir Suriyeli, bir Iraklı ve bir Kanadalı'nın halay çektiğini gördüm ya ölsem de gam yemem.

Hom Sivit Hom

10 günden sonra döndüm eve. Uzun, yorucu ama güzel bir gezi oldu. İstanbul'dan Şam'a orda hiç durmadan Beyrut'a, Beyrut'ta 5 günden sonra Tripoli üzerinden Halep'e, Halep'te de geçen 2 günden sonra eve dönüş. Anlatacak o kadar fazla şey var ki toparlamak çok güç. Zaman zaman en komiklerini yazarım.

 


Templates Novo Blogger 2008