Hay Fethine

İstanbul'un Fethi'nin 555. yılıymış bugün. Tamam, güzel, kutlansın. Şenlikler olsun, temsiller olsun falan. Ona itirazım yok, önemli bir olay tabi ki. Sonuçta koskoca Konstantinopol İstanbul olmuş, Orta Çağ'ın sonu gelmiş.

Sinirlendiğim noktaya gelirsek, kardeşim mecbur musunuz fethin tamamını yeniden canlandırmaya? Sabahın köründe Topkapı'ya giden yolları kapatıp, surlarda kendinizi eğlendirmeye? Sembolik bir gösteri yaparsın, bir burça bayrak diktirirsin, tamam. Böylece ne insanlar trafikte saatlerce bekler, işine okuluna geç kalır, ne de size ağız dolusu küfürler eder. Fethin 666. yılında ne olacak acaba? Ne acayip yıl olur o yıl kimbilir?

Kanatlı

Yaz geldi ya hemen çıktı yine kanatlı karıncalar. Odamı istila etme çabasındalar. Geçen yıl çok başarılılardı, bu sene müsamaha yok. Acımasız olmaya çalışacağım elimden geldiğince. Uyuz oluyorum zaten üreme delisi yaratıklar.

Evrim

Vizesinden 93 aldığım dersin hocası bu akşam Star'da Deşifre programına çıkıyormuş. İzliyeyim de bari adamın tipini göreyim. Okulda görünce tanıyayım. Zira ne adını ne tipini bilmiyorum. Böyle de garip bir öğrencilik.

Edit: Yavuz Çotuk'muş adı. Tipi de bilidiğin beyaz saçlı amcaymış. Görsem yine de tanımam gibi geliyor. Eee ne işime yaradı izlemek? Dört ayak üstünde yürüyen aile varmış, ona şaşırdım. Evrim teorisiyle ilgili bişeyler duydum ama dinlemedim. Neyse en azından adamın adını öğrendim.

Beggin

put your lovin' hand out, baby

i'm beggin'beggin',

put your lovin' hand out, baby

beggin' you, put your lovin' hand out, baby


ridin' high when i was king

played it hard and fast cause i had everything

walked away, wonderin' then

but easy come and easy go and it would end


i'm beggin' you, won't you give your hand out, baby

beggin', put your lovin' hand out, baby


i need you to understand

that i tried so hard to be a man

the kind of man you'd want in the end

only then can i begin to live again


an empty shell i used to be

shadow of my life is hangin' over me

broken man that i don't know

will leave it standing, devil's dancing with my soul


beggin' you, won't you give your hand out, baby

beggin', put your lovin' hand out, baby


i'm fightin' hard to hold my own

no, i just can't make it all alone

i'm holdin' on, i can't fall back

now that big brass ring is a shade of black


i'm beggin' you, give your hand out, baby

beggin', won't you put your lovin' hand out, baby

Ne kadar güzel bir şarkısın sen? Çok anlamlı oldun.

Beterin Beteri

Yağmurdan kaçarken; doluya tutulmak = Otobüsteki ayak kokusundan kaçarken, tranvaydaki bebek ağlamasına tutulmak

Buluşma

Kaptan Orta Kapı, Fenerbahçe'li blog yazarlarını bir buluşmada toplamak için adım attı. Bize de desteklemek düşer. Eğlenceli bir gün olabilir. Detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.

Dört Göz

Saçma sapan bir sebepten göz muayenesine gittim, birden bire kendimi gözlüklü buldum. Bunca sene övünmüştüm "Gözlerim çok sağlam benim hehe, hiç bozuk değil." diye, meğer içten içe bozmuşuz gözü de haberim yok. Muayenede sağ gözle harfleri hemencecik okudum sola bi geçti abo, girdi tüm harfler birbirine. Bikaç denemeden sonra okuyabildim. Çat diye yazdı adam gözlüğü. Astigmatmışız. Nasıl alışacağım ben gözlüğe falan yahu?

Cheat

Hilebazım. Gerçek hayatta değil tabi, gidip bakkaldan sigara falan çalmam. Yapsam o da hayatta hile yapmak olurdu. Hırsızlık diyebilirsiniz de ama bence başkasına çok zarar vermeden işlenen suçlar hayatta hile yapmaktır. Neyse bu daha derin bir konu, belki bunu da yazarım bir ara. Asıl konuya dönersek, evet hilebazım.

Şimdiye kadar oynadığım hiçbir oyunu hilesiz oynamadım. SimCity oynarken param bitmedi, First Person Shooter tarzı oyunlarda GodMode oldum bedenime kurşun işlemedi. En eğlencelisi hileler de Civilization'daydı. Adamlar resmen oyuna hile modu koymuş, benim gibi hilebazlar aktif etsin doyasıya eğlensin diye.Zaten oyunun amacı eğlenmek değil mi? En az hileyi de CM/FM oynarken yaptım sanırım. Kimi zaman sadece işime yaramayan oyuncuları sattım başka takıma menajer olup, kimi zaman sadece editörden paramı arttırıp yabancılarımı Türk yaptım. Hiçbir zaman rakip takımıma menajer olup 25-0'lık maçlar oynamadım tabi o kadarı da eğlenceli olmaz. He 1-2 kere meraktan yapmışımdır, acaba kaç gol olabilecek diye. Onları saymıyorum.

Önceki paragrafta eğlence demiştim. Evet, bir oyun oynamanın amacı bana göre sadece eğlenmektir. Eğer zor oyunlarla kafayı yiyerek, deneyip deneyip mağlup olarak eğlenemiyceksem başlarım etiğine, yazarım hilemi. Hangimiz Commandos'ta delirmedik bir yerden sonra? Hangimiz bir oyunun sonuna ulaşmak istemedi? Neyse, demem o ki, hile güzel şeydir. Hayatta değil ama oyunlarda hilesiz yaşamak saflıktır.

Daniel

Arkadaşım napmışsın sen There Will Be Blood'da? Seni kınıyorum Daniel Day Lewis, böyle oyunculuk olmaz. Sen böyle yaparsan oyuncuyum diye gezenler nasıl iş bulacak? Çok ayıp çok...

Yüzüklerin Kölesi

Film icabı evlendik, taktık yüzüğü. Ama yüzüğün kölesi oldum, inatla çıkmıyor parmaktan. Çok az bir çekim kaldığı için de çıkarmaya henüz zorlamadım da hiç çıkacak gibi durmuyor. Birşey değil dışarda millet evli sanacak, yok öyle birşey. Bekarım ben. Hatta feysbuk diliyle single'ım whatever I can get arıyorum.

20.05

3 yıl önceydi. Yaza çalan bir gün, ÖSS stresi bünyeyi iyice bastırmışken yaşanan 19 Mayıs ertesi tatili. Evde oturup test çözmek çözmektense bünyeye deyen şeytan dürtüğüne kapılarak Taksim otobüsüne binen genç, kendini ilk kez gördüğü bir bayanın yanında buldu. Özel bir gün olduğu takvime bakınca bile anlaşılıyordu, 20.05.2005. Özel bir gündü o evet, hayatta yapılan her tercihin gelecekle ilgili birçok şeyi değiştirdiği üzerine o zamanlarda hiç düşünmediği halde kısa bir süre sonra o gün Taksim'e gitme tercihinin ne kadar doğru olduğunu anlayacaktı.

O günden sonra yaşanan her gün, önceki hayattan daha farklı, birçoğu daha güzel geçti. 18 ay süresince herşey istediği gibiydi. İki ayrı hayatın birleşerek tek bir hayat oluşturması, adeta iki kişilik bir Voltran kurmak o ana kadar beklediği şeydi bu gencin. Herşey sorunsuz çalışıyor sanarken Voltran'ın bir parçasında oluşmaya başlayan arızaları farkedemedi. Voltran bozuldu, parçalar etrafa dağıldı. Bir süre genç parçaları toparlayıp, tamir etmek için nafile çabalar harcadı. Nafile çabalar işte, namaz bile zamanında kılınamayınca kaza edilirken bu konuda kaza etme şansı yoktu. Pes etti.

Üstünden bir 18 ay daha geçti. Çok şey girdi araya, geçti gitti. Önceki 18 aylık dilimde yaşanan kadar olmasa da dolu günler yaşandı. Genç şimdi 36 ay öncesinden çok farklı olduğunu söylüyor. Büyümüş eşşek sıpası, herşeyi daha net görebiliyormuş. "Özledin mi?" diye sordum. "Bilmem. Belki." dedi. Ben özlediğini düşünmüyorum. Yine de bence elinde olsa 36 ay önceye geri dönerdi. Hiçbir şeyi değiştirmek için değil, aynı günleri tekrar yaşamak için bunu yapacağına eminim. Daha çok 18 aylar geçecek, bunun farkında. Yine de selam göndermek güzel şey yaşanmış olanlara. Mahsun bir ifadeyle Kraker yerken kedimsi şeyleri sevmek, işte bunu seviyordu.

20.05.2008

Evribadi Dens Nav

Yardımın İçin Teşekkürler'in çekimlerinde söylenen şarkıların toplandığı albüm çıksa milyon satar yemin ediyorum. Aynı albümde hem Yananı Görür Allah, hem İkimize Birden Yükleniyorlar, hem Squirrel Nut Zippers'dan Hell, hem Seninle Olmak Var Ya olabilir mi? He tabi kapanış şarkıları da muhteşem bir koreografi eşliğinde söylenmesi gereken Everybody Dance Now ve Ah Geceler.

Çocuk

Bir daha çocuklu senaryo yazmak mı? Tövbe x yan yatmış 8

Yardımın İçin Teşekkürler

Birkaç gündür son kısa filmimiz "Yardımın İçin Teşekkürler" in çekimleri nedeniyle yazı yazamıyorum. Yazı yazmayı bırak dünyadan soyutlandım. Darbe olsa haberim olmayacak. Çekimlerin bitmesine az kaldı, tabi bir de bunun kurgusu var. Umarım en yakın zamanda en güzel haliyle beğenilere sunulur filmimiz. Tüm aksaklıklara rağmen güzel olursa, tüm arkadaşlarımla gurur duyacağım.

250

250. yazı oluyor bu yazdığım. Dur bakalım nasıl olacak diye başladım yazmaya, yaklaşık 6 ayda kimi kısa kimi uzun 250 şey yazmışım. Amatörlük tabi etiket denen olayı geç keşfettim, kullanmadım ama boş bir vaktimde tüm yazıları etiketleyeceğim. Daha ne kadar yazmaya devam ederim bilmem de bakalım işte sıkılana kadar sürer herhalde.

Bakıcı

Bülent Ortaçgil ve Ezgi'nin Günlüğü, güzel müzikler, bir sürü arkadaş falan tamam güzel şeyler bunlar. Fakat bir daha ben de sarhoş olacağım. Kırk yılda bir içmeyesim tuttu ortamın en ayık insanı kaldım. Sonra önden sarhoş olanlara yetişme çabası da tabi sonuçsuz kaldı. Bakıcılık yaptık, napalım.

Oryantalist Oedipus

"Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz."

Büyük Uyku

Keşke şimdi bir uyusam, şöyle 1 ay sonra falan uyansam. Ama yok, bu sefer de arkadaşları göremem. Zaten bir kısmı gidiyor 1 aya kadar. O zaman ne olsaydı? Gözlerim, kulaklarım bazı renklere ve seslere karşı kör,sağır olsaydı. En azından şu kedilerin miyavlaması bitene kadar.

Aylık

Zaten düşündüğüm şey az ya bir de bastığım akbilin değerini hesaplıyorum her gün. Aylık akbil aldığıma değecek mi düşüncesiyle. Takıntılıyım, evet.

Hayret

Bugün otobüste ters otururken ilk kez bir miktar midem bulandı. Hep ters oturmam ben diyen genellikle yaşlı kadınlara gıcık olurdum. Mide mi bulanırmış ters oturunca derdim. Gerçekmiş lan hayret.

Sakalsız bıyıksızken esnafın gözünde "kardeşim", sakallı bıyıklıyken "ağabey" oluyorum. Bir miktar kıl insanı bu kadar mı değiştirir, hayret.

Takım Elbise

Takım elbise; güzel şeydir. İnsan kendini içinde daha bir efendi,karizmatik vs hissedebilir. Fakat yaşı en fazla 9-10 olan bir çocuğun takım elbiseyle gezmesini anlayamıyorum. Hadi bayramlarda, düğünlerde giyerler onu anlıyorum. Özel bir günde güzel görünme çabası, belki babaya özenme, büyük hissetme arzusu etkilidir. Bu hisler normal zamanlarda da devam ediyor da o çocuklar takım elbiseyle dolaşıyorlarsa kesinlikle psikolojik desteğe ihtiyaçları vardır. Büyüyünce ortalıkta elde tespih gezip sahte delikanlılık yapacaktır bir çoğu. Keşke küçükten önünü kesebilsek, hayat daha güzel olsa.

Şampiyonluk Bizim Kupa Bizim

Mükemmel bir takım. Hırsı ve kazanma isteği gözlerinden okunan oyuncular. Taraftarla birlikte tezahurat yapan yedekler. Bir voleybol maçında tribünleri nefes alınmaz derecede dolduran taraftarlar. Hepimiz hakettik bu şampiyonluğu. Halk Bankası'nı son maçta 3-1'le geçerek final serisini 3-0'la bitirdik. Türkiye Kupası'nın ardından Lig Şampiyonluğu'nu da aldık. Helal olsun herkese.

Şampiyon Fenerbahçe

Dünya Barışı

Sevginin gücü, güce olan sevgiyi yendiğinde dünya barışı tanıyacak. - Sri Chinmoy Ghose (Hint Şair)

Zeitgeist The Movie

Herkesin izlemesi gerektiğini düşündüğüm bir film, Zeitgeist The Movie. Dünya üzerinde en çok inanılan şeylere ölümüne karşı çıkıp, yalan olduklarını kanıtlama üzerine bir belgesel. Din, 11 Eylül, global terörizm, dünya savaşları ve Amerikan finansal yapısı üzerine anlattıklarını izlerken insanın ağzı açık kalıyor. Belki kimine saçma gelebilir "Hadi lan bu ne böyle" diye yorum falan da atabilirsiniz. Yine de izlemeden geçilmemesi gereken bir yapım.

Bu da torrent dosyasını indirme linki: http://sector.yweb.sk/Zeitgeist.Final.Edition.DVDRip.XviD.torrent

Bombay TV

Ne kadar eğlenceli birşeymiş bu Bombay TV. Çok fena sardım, bırakamıyorum. Yaptıklarımdan üçünü koyayım bari.




Kötü Gün

Boza Günü tamam, yağmurlu falan ama fena değildi. Arkadaşları gördük, muhabbet ettik. Sonrasında son sete yetiştiğim maçta Eczacıbaşı mağlubiyeti, akşam Sivas'tan gelen haber. Üstüne bir de Kütahya'da Vefa'mızın Beylikdüzü'ne 118. dakikada yediği golle 1-0 yenilerek elendiğini öğrenmek. 3. lig hayallerinin seneye kalması. Ne kadar kötü bir gün.

Boza Günü

4 yıllık lise hayatı ve 2 yıllık Boza Günü geçmişinde 1 bardak bile boza içmeyen bir Vefa Lisesi mezunu olarak yarın 3. kez Boza Günü'ne gideceğim. Yine boza içmeyeceğim. Senede bir gün görülen arkadaşlarla yapılan kasıntı muhabbetlerin mazoşist zevkini yaşadıktan sonra Vefaspor - Beylikdüzü maçının sonucunu öğrenmeye çalışıp, Kadıköy'e geçiş. Umalım da hem Sivas'tan hem Kütahya'dan hem de Kadıköy'den istediğim sonuçlar çıksın. Güzel başlayan Boza Günü güzel bitsin.

Kapalı Çarşı

Kimbilir hangi ülkeden Kapalı Çarşı'ya gelip de çanta bakan turistlere anlam verebilmek isterdim. Ayrıca turist olmuşlar ama adam olamamışlar. Zaten daracık yol, kalabalık grup olarak yolu iyice tıkamışsınız. Bir yandan şu gayet Türk tipime "Hello,Hola" diyen satıcılar. Kapalı Çarşı'da gezmeyi seviyorum aslında ama şu olaylar ve kalabalık olmasa ne kadar güzel olurdu.

Cocktail

Sinemayla ilgili ciddi bir konferansın ardından verilen kokteyle katılmak, bedava diye şaraba dalmak, kafanın güzelleşmesi, garsonların gezdirdiği yemeklerle, masalardaki cipslerle karın doyurmak. Bizden entel olmaz arkadaş.

Vefaspor Oley

Vefaspor'umuz Kütahya'daki elemelerde 2. maçında Çiğli Belediyespor'u normal süresi 1-1 uzatmaları 2-2 biten maçta penaltılarda 3-2 eleyerek şehir finaline kaldı. Finaldeki rakibimiz Urla Gençlik'i 2-1 yenen Beylikdüzü. Bu maçı da kazanırsak bölge yarı finalinde büyük ihtimalle Göztepe ile oynayacağız. Çok zorlu bir yol, ama Vefa'ya güveniyoruz. 100. yılımızda 3. lige çıkmak istiyoruz.

1 Mayıs

1 Mayıs İşçi Bayramı Kutlu Olsun!
Not: Fotoğraflar Hurriyet.com.tr'den alınmıştır.

 


Templates Novo Blogger 2008