Etiket

Şimdiye kadar yazdığım tüm yazılara etiket koymaya karar verdim. Lakin ne yorucu, sıkıcı bir işmiş. Ömrümü yiyecek. Neyse kısım kısım bitiririm artık. Unutmadan buna da koyayım etiketi.

Lemonya Krallığı

Başkent: Citrus
En Büyük Şehri: Narenci
Resmi Dil : Lemonca
Yönetim Biçimi : Anayasal Monarşi
Kral: 6. Friedrich Lemonade
Başkan: Julien Brande
Devlet Başkanı: Senna Limbo
Bağımsızlık Tarihi: 19 Haziran 1887
Yüzölçümü: 321 km²
Nüfus: 75.871
GSMH: 56.000$ ( Kişi Başı)
Para Birimi: Lemonya Limonu
İnternet Alan Adı: .le
Telefon Kodu: +555

Lemonya tarihi, bayrağı, haritasi ve günümüzle ilgili haberleri pek yakında.

Fişek

Havai fişek atılmasına o kadar alıştık ki, yarın bir gün hava saldırısı olsa havai fişek atıyolar sanıp korkmayacağız.

Lemona

Lemona diye yazılır, Lemonya diye okunur. Yeni bir ülke doğuyor. Pek yakında bu blogda. Bekleyin.

Bitti

Bir final döneminin ve senenin daha sonuna geldiğimiz şu günde yapımda ve yayında emeği geçen tüm profesör, asistan ve notlarını esirgemeyen paylaşımcı arkadaşlara teşekkürlerimi sunar, Temmuz'da okula gitmeme umuduyla Ekim'e kadar veda ederim.

25 Haziran

Kanserden Ölmesin Karadeniz! Yeter Ulan!

Çarşı'ya da selam olsun.

Life is Unfair

Adaletin bu mu dünya? İnsanlar orda Baba Zula'yla Selim Sesler'le göbek atarak Shantel'e Gogol Bordello'ya hazırlanıyor, ben burda yok ilkel sinir sistemleri yok sinapslar bilmemne okuyup duruyorum. Ergenliğe dönüp duvara falan Life is unfair yazasım var.

Sims

"Akbank exi26'dan Metallica konserine gitme şansı. 3 kişiye Metallica konseri bileti, 1 kişiye konseri en önde izleme, heyecanın ortasında olma imkanı. Bilgiler için exi26.com.tr'yi ziyaret edin, fırsatı kaçırmayın."

Acaba Mettalica konserine gitse miydim diye düşünürken telefonuma gelen mesajdır bu. Evet evet kesinlikle birinin Sims'indeki karakterim.

Shuffle

Bana shuffleımın bir oyunu mu bu? Derya Köroğlu "Aşk Yeniden" dedikten sonra Kurban'a "Yalan Dostum Aşk Diye Birşey Yok" dedirtmek de ne ki? Bazen üzerimde Sims oynandığına inanıyorum. Hah bunları telefona yazarken de Loser başladı. I'm a loser baby so why don't you kill me?

Amacın Ne?

Uzun zamandır Fenerbahçe ile ilgili birşeyler yazmıyordum. Son gelişmelerden sonra artık doldum, taştım, yerimde duramıyorum, birşeyleri parçalamak, birileriyle kavga etmek istiyorum. Ve başlıktaki soruyu hani şu "Tek Reis" Aziz Yıldırım'a soruyorum. Amacın ne?

Sürekli "Son sözümüz Fenerbahçe" diyorsun. Tamam, yaptığın muhteşem tesisleşme hareketi, stadımız, ekonomik yapının yükselmesi falan büyük şeyler. Kimse bunları bir kenara atmıyor. Fakat, bazen Fenerbahçe'li olduğundan şüphe duyuyoum Aziz Başkan. Geçen yıl yaşananlar hala içimde yara. Aydın Örs - Bogdan Tanjeviç olayı yüzünden evime 15 dk olmasına rağmen çoğu maça ayaklarım gitmedi. Nilay Yiğit klüpten gitmemek için neredeyse yalvarırken hiç acımadan gönderdiniz. Hepsini sineye çektik ama artık birisi seni durdurmalı Aziz Başkan.

Bu sene çok korkuyorum. Zico gibi adamı hiç acımadan gönderdiniz. Böyle bir hocaya istediği parayı vermeyeceksen, istikrarı korumayacaksan ne yapayım ben senin o büyüttüğün ekonomiyi? Zico gibisini kolay kolay bulamazdık ki bulamıyoruz da Luis Aragones ismi çok söylenir oldu. Yapma başkan, etme başkan. Fenerbahçe'mizin başına 70 yaşında "IRKÇI" bir dede getirme. Hadi yaşını bir kenara koysak, hani Fenerbahçe ırkçılığa karşıydı? Geçen yıl öyle yazmıyor muydu maça girerken dağıtılan kağıtlarda?

Diğer teknik direktör söylentisine hiç girmek istemiyorum. "O" adam Fenerbahçe'mize gelmesin diye kıyametin kopmasına bile razıyım. Bu sene oyuncular konusunda yaşanana gelirsek, Emre'yi için nasıl sindiriyor başkan? Ben ve benim gibilere çok duygusalsınız deniyor. E ne olacaktım? Takım tutuyoruz, hisse senedini aldığımız holdingi desteklemiyoruz ki. Başarı için herşey mübah değil benim anlayışımda. Bu yüzden o transferi sindiremiyorum. Gelen bu adam varken pisi pisine gitmesine göz yumduğunuz kişilere bakalım. Bayan basketbolunun Michael Jordan'ı Cappie Pondexter. Bu kadına da istediği parayı vermeyeceksen, yine ben ne yapayım o büyümüş ekonomiyi? Gerçekten yazık, günah. Willie "The King" Solomon. Onun gitmesinin parayla falan alakası olduğunu düşünmüyorum. Tek sorumlu Bogdan-Uslu A.Ş.'dir. Sen buna da göz yumuyorsun Aziz Başkan. Amacın ne?

Transfer politikasının yanlışlığı, hoca seçimi yanlışlığı vs bi sürü şey söylenebilir. Aslında şimdiye kadar sorduğum amaç bu son eleştiri konumla açığa çıkacak gibi. Şimdiye kadar taraftarın senin için yapmadığı kalmadı. Yürüyüşler, pankartlar vs. Sen ne yaptın taraftar için? Birşey yapmanı da bekleyen yoktu, sadece köstek olmasaydın bari. Adamlar yıllardır bağırdı Migros'a kombine diye. Çıkarmadın, tamam, o zaman biz kombineye gideriz dediler. Ona da engel olmak için elinden geleni yapıyorsun. He, seyirci için çok şey yaptın. Rahat koltuklar, ısıtmalar falan filan. Ama takım kötü gitmeye başlarsa o stadda olacak kişiler onlar değil. Amacın ne, amacın ne diye sordum durdum. Amacın gerçek taraftarı takıma küstürmek, yeni müşteri-izleyicilerinle steril bir ortam yaratmak mı başkan? Umarım değildir.

1987

21 yıl önce şu dakikalarda annemin karnında çıkmam da çıkmam inadındaymışım. Yazık günah, aklım yerinde olsa yapar mıydım hiç? 6 saat ıkındırmışım kadıncağızı. Kısacası teknik olarak henüz 6 saate yakın var dolmasına yaşımın ama olsun nüfus olarak şu an için dolmuş görünüyor. Bu da böyle egoistçe bir yazı olsun. Doğdum, evet.

Biyoloji Tarihi

Cuma günkü sınava kadar okuyup içindekilerin çoğunu ezberlemem gereken bir biyoloji tarihi kitabına sahibim. Okunur mu peki? Kim demiş? Bir şey değil vizem 98 ona yanıyorum.

Sanat Üzerine

Sanat nedir? Sanat ne için yapılır? Bunlar gibi birçok soru şimdiye kadar yüzlerce kişi tarafından sorulmuş, cevaplanmış, üzerine makaleler, tezler yazılmış hala da yazılmaya devam etmektedir. Bu çalışmaları yapanlar elbette sanat üzerine çok yetkin kişiler olduğu gibi benim gibi kendince bişeyler düşünen yurdum insanları da olmuştur. Bir sonuca varır mı bu sorulara verilen cevaplar bilmem, ama ben de kendimce bişeyler yazayım istedim geçen gün Mişka (Kezban Paris'te)'yla olan sohbetimizden sonra.

Son zamanlarda herşeye sanat denmeye başladığının siz de farkındasınızdır. Sergiler, bienaller vs. aslında mantıklı bakınca sanatın yakınından bile geçmeyen "şey" lerle doldu da taşıyor. Ruhunda ciddi hastalıklar bulunan bazı kişiler köpekleri bir yere bağlayıp ölüme terketmesine "sanat" diyor. Peki neden bunlar sanat eseri kapsamına giriyor? Tabi ki talep gördükleri için. İnsanlar gidip o sanat eseri olma niyetiyle sergiye sunulan şeyleri "Hmm ne kadar ilginç." "Humm, homm" diye inceledikçe bu ne idüğü belirsiz şeyler sanat eserine dönüşüyor. Evet, modern sanat tanımı sergilenen herşey sanat eseridir der. Fakat bir yerde durmak lazım. Bir yerde duyduğum ya da okuduğum bir olay bu işin ne raddeye geldiğini gösteriyor.

İstanbul Bienal'inde mekanlardan birinde her yapının doğal mimarisinin bir gereği olarak üst kata çıkmaya yarayan merdivenlerin başına "Cennete Çıkan Merdivenler" yazısı asan kimliği tespit edilemeyen şahsın bu eylemi sonucu bir çok insan gelip adeta bir tablo, bir heykel inceler gibi merdivenleri incelemiş. Bu olay pek çok şeyi gösterebilir tabi ki. Katılımcıların salaklığına hiç girmezsek, aslında sanat eseri olan şeylerin bazen ne kadar saçma olabileceğini eleştirmektedir. Peki nedir sanat eseri? Bana göre; bir eserin sanat eseri olarak kabul edilmesi için öncelikle sonradan kazanılması imkansız bir yetenek kullanılarak, emek harcanarak, insanlara arz edilmesi gerekir.

Peki sanat niçin yapılıra gelirsek, elbette birşeyler anlatmak için yapılır. Ancak sadece bu değil. Bir sanatçı yaptığının talep görmesi, beğenilmesini istediği için sanat yapar. Kesinlikle sanat için sanat yapılmaz. Beğenilmek, insanlar tarafından bilinmek, düşüncelerini insanlara anlatmak gibi bir çok neden bulunabilir sanat yapmak için. Elbette para kazanmak da nedenlerin en önemlilerindendir. Sanat için sanat yapmak ise benim için sadece dünya üzerinde kimsenin haberi olmayan sanat eserleri için geçerlidir. Bir ressam yaptığı resimleri kimseye göstermiyor, hatta insanlar o kişinin ressam olduğunu bile bilmiyorsa, o resimler "sanat için sanat" eserleridir.

Toparlamak gerekirse, sanat denen şey; aslında topluma sunulmuş bir yetenek ürünüdür ve egoyu tatmin ederken, insanlara birşeyler anlatıp para kazanmak için yapılır.

Babalar Günü

Sokakta çocukların ettiği kavgayı ayırdıktan sonra kendi oğlunun da aralarında olduğu gruba kavga ettikleri için değil de "5 kişisiniz ulan bi çocuğu dövemiyosunuz!" diye bağıran adam. Senin de babala günün kutlu olsun.

Jübile

Fotoğraf Krassimir Balakov'un jübilesindenmiş. Ekşi Sözlük'te papado nickli yazar koymuş linki hemen aşırdım bir edepsiz gibi. Jübile dediğin böyle olur arkadaş sırf jübile yapan oyuncuyu mu alıcaklar omuzlara, komple herkes omuzlarda. Hatta 44 kişi oynanması lazım. Deve futbolu. Eğlenceli olurdu düşününce.

Haşin

"Seni ısırırım Kazım!"
(Aziz Üstel- Santra programında reklama girişin hemen öncesinde Kazım Kanat'a)

İsim

İsmi Fernando, Antonio falan olan insanlar saçını jöleyle arkaya yapıştırmadan gezemezmiş gibi geliyor.

İtalyan olsam ismimin kesinlikle Alessandro Del Piero ya da Francesco Totti olmasını isterdim.

Alman olsam da Bastian Schweinsteiger'den başkasını istemezdim. Sebastian da olabilir.

Arapların Mehmet ismini kabullenemeyip inatla Muhammed demesi geldi aklıma tekrar da ne zor günlerdi.

Michael ne zaman "Mihayl" ne zaman "Maykıl" biri bana açıklasın. Hayır, ırkına göre desek Schumacher'e ikisini de diyorlar.

*mişka bonusu: Soyadı Çiçek olan biri kesinlikle oğluna Abbas ismi koymalı.

Bülent Ersoy

Bir gece kapı çalsa, gelen Bülent Ersoy olsa, aynen geri kaparım. Bülent Hanım siz ordan biraz şarkı söyleyin ben evde rakı var mı diye bakıyorum derim. Varsa açarım bi büyük oturur kapının yanına dinleye dinleye içerim. Ya da iyi günümdeysem buyur ederim oturturum salona, gider nöbetçi tekelden meze falan da alırım. Sesi güzel yahu.

Bu Ne Lan?

Ya modemim ya da bağlantım kafayı yedi. Bilgisayarı açınca otomatik olarak bağlanması gerekirken bazen bağlanmıyor. Telefondan her hangi bir yeri arayınca bağlanıyor. Arada olan bağlantı kesilmelerinde de aynı taktik işliyor. Bu yolu keşfetmem de küfretmek için ADSL destek hattını aramamla oldu tabi komik bir andı. Böyle bir şey daha önce başına gelen var mı acaba merak ettim.

Analitik

Google Analytics sonuçlarını yazmak çok klasik biliyorum, uzun zamandır yazmamak için zor tutuyordum kendimi. Fakat daha fazla dayanamıyorum.

"Aşığım unutmak istiyorum napmam lazım?" - Başkasını bul.
"Erkek kadının amından ne bekler?" - Sence?
"Amcık kadın nerde kaldı?" - Gelir birazdan, işi çıkmıştır.
"Glikozun glikuronik asit üzerinden oksidasyonu" - İnterneti ders çalışmak için kullananlar varmış lan.
"Hulahop sağlığa zararlıdır." - Tamam, çevirmem.
"Rüyalar 45 saniye olduğu halde nasıl bütün geceyi geçiriyoruz?" - Bilmem, nasıl?
"Yarak nasıl büyütülür?" - Sana spam mail gelmiyor mu?

İkili

Ahmet Çakar - Kazım Kanat adeta kuru fasulye - pilav , kahve - sigara gibi.

İrade

Artık kendimi tutabiliyorum. Basit görünebilir ama benim için çok önemli bir gelişme. Çok mutluyum. Aslında mutsuzum. Bilemedim.

Şampanya

Formula 1'de seramoniden sonra podyumdan aşağı atılan şampanya takım elemanları arasında döndürülür ya; bana döndüğünde şişenin dibi gelmiş olsa o dakika mekanikerliği bırakır oto sanayinde çalışmaya başlardım.

Türk Övün Çalış Güven

İnsanlar finallere çalışmaya başlamış bile, MSN iletilerinden belli oluyor. Nasıl o şevki yumurta kapıya dayanmadan elde ediyorlar hala anlamış değilim. Yine başlayamıyorum çalışmaya. Hadi çalışmak istesem nerden başlayacağımı da bilmiyorum. Fakat ben de azimliyim bu hafta içinde önce konuları öğreneceğim, notları-soruları toplayacağım, sonra da başlarım umarım çalışmaya. Bak yine azimliyim falan dedim ama cümlenin noktası gelmeden oraya "umarım" ı koyarak kendimden eminsizliği belli ettim. Neyse çoğu bitti azı kaldı. Şu 1 sene de geçse de rahat rahat önüme baksam. Ya da baktığım yeri görsem.

Yiğit ve Ceren'e

Gidiyorlar. Şu an havaalanında olmaları lazım. Amsterdam, Detroit ve Los Angeles aktarmaları ardından San Diego. 3 buçuk aylık ayrılık, daha önce hiç yaşamamıştım birisiyle. İnsan 6-7 yıldır tanıdığı biriyle hiç bu kadar ayrı kalmamış olduğunu farkedince bi tuhaf hissediyormuş. N'apalım, bekleyeceğiz Eylül ortasına kadar. Özlemek lazım bazen. Güle güle lan. Sapasağlam gidin dönün.

Saat 4 ,Yoksun...

NBA Final serisi bu sabaha karşı başladı. Ezelden Lakers'lı olarak final serisinin ilk maçını izlemek için çok uğraştım. Uykuyla olan savaşı 3.45'te kaybetmek, 5'te uyanıp 2 basket gördükten sonra tekrar sızmak çok üzücü oldu. Zaten maçı da kaybetmişiz. Bir daha 4'te maç olmasın yahu en kötü saat. Dursan durulmaz, yatsan kalkılmaz. David Stern, bizi de düşün be amca.

Sizi Gidi

Vefa Lisesi gençleri çok dilli olmuş. Cinfikirli çocuklar tebrik ettim. Aşağıdaki diyalogları bana duyurdukları için teşekkür ederim.

-Şimdi eski bir türkü çalacağız.
-Siz Yeni Türkü değil misiniz?

-Eee ne çalsak şimdi?
-Shuffle yap.

Yoğun

Çok yoğun günler geçiyor. Pek birşey yazamıyorum son günlerde. Bi' düzlüğe çıksam neler yazıcam neler de sabretmek lazım. Daha Lost'un 4. sezon finalini bile izleyemedim o derece yoğunluk.

İşte Şampiyon

Güzel tribünlerle birlikte şampiyonluğu kutlamak ne büyük keyifti. En başından beri 4-1 olur umarım diyordum, isteğim gerçekleşti. Fenerbahçe SPOR Kulübü bir şampiyonluk kupasını daha müzesine götürdü. Artık bu şubeye bir Avrupa Kupası da yakışır.

Alışveriş Sıkıntısı

Anneyle alışverişe gitmek ne kadar sıkıntılı bir durumdur zaten herkes bilir. Hiç beğenmediğiniz şeyleri inatla denetmeye çalışması, kabine girerken arkanızdan oğlum çantanı ver diye seslenmesi, sormadan kabin perdesini açması, saysak daha neler çıkar kimbilir. Mümkün olduğunca kaçınmak gerekir anneyle alışverişe gitmekten fakat bazen mecbur kalırsınız. O mecburiyet günlerinden birinde gittiğiniz mağazadaki çalışan kızın ilkokul-ortaokul arkadaşınız çıkması, yaklaşık 7-8 yıl sonra sizi bu sıkıntılı durum içinde görmesi eminim hiç hoşunuza gitmezdi. Benim gitmedi ordan biliyorum.

Lanet

Yeni kısa filmimiz "Yardımın İçin Teşekkürler" den bahsetmiştim. Filmin çekimlerinde yaşanan bir sürü soruna kurguda yaşananlar eklendi. Sonucunda filmimiz 3 kasetteki görüntüleri kullanamadığımız için bitmedi. Yiğit'in de 2 gün sonra ABD'ye gidecek olması eklenince, filmin son halini alması Eylül ayı sonuna kaldı. Film hakkında şu kadarını söyleyebilirim lanetli falan galiba ama "bomba" gibi geliyor.

 


Templates Novo Blogger 2008