Tribüncülüğümün Kökeni

Geçen gün bir psikolog yardımı ve teşviki olmadan çocukluğuma indim. Çocukluğuma indim dediğim az sonra yazacağım çocukluk anım alakasız bir şekilde birden bire aklıma geldi. Bu durumda çocukluğum bana çıktı da diyebiliriz. Bu çıkışın üzerine bir psikolog edasıyla bu anının şu anki benliğime nasıl bir katkı yaptığını düşündüm ki sonuca varmam çok zor olmadı. Şu an iflah olmaz bir tribüncüysem böyle olmamda en büyük etken bu anıdır.

Sene muhtemelen 93-94. İlkokula başlayıp başlamadığımı tam hatırlamıyorum. Bir Ramazan ya da Kurban Bayramı'nın ilk günü. Her zaman olduğu gibi bayramın ilk günü sabahtan babaannemi ziyarete gitmişiz. Büyük amcamlar da bizim gibi sabahtan gelmişler. Büyükler kendi arasında sohbet ederken biz de benden 4-5 yaş büyük olan amcamın oğluyla muhabbet ediyoruz. Ne konuştuğumuzu hiç hatırlamıyorum ama bir şekilde konu Fenerbahçe - Galatasaray'a geliyor. Ben babam sayesinde kendimi bilmeye başladığım ilk andan beri Fenerbahçe'liyim. Amcamın oğlu ise sülaledeki tek yanlış yola sapmış insan olarak Galatasaray'lı. Bir şekilde hadi tezahurat kapışalım gibi bir muhabbet geliyor. Ben nerden bileyim o yaşta tezahurat falan. Ben başlıyorum. Klasik Yaşa Fenerbahçe şeklinde marşımızı söylüyorum zira bildiğim tek tezahurat o o yaştayken. Amcamın oğlu buna yumuşak bir karşılık veriyor sanırım ama hiç hatırlamıyorum ne söylediğini. Sıra bana geçiyor. Düşünüyorum düşünüyorum. Repertuarımı ilk turda bitirdim. Hiçbir şey yok aklımda. Napıcağımı düşünürken tezahurat uydurmaya başlıyorum. Arabesk, ahenksiz bir melodi ve "Burnu kırık Hakan'la mı, Kıçı kırık Okan'la mı, Sen kiminle Şampiyon olucan cimbom?" sözlerine sahip uydurma tezahuratımı söylüyorum. Amcamın oğlunun kahkahası hala gözümün önünde. Kahkahasını bitirdikten sonra sanırım Bora Öztoprak'ın bir şarkısının melodisine sahip "Oğuz Aykut İlker ibneler götler. Allısı morlusu kaça kilosu?" sözlerinden oluşan hardcore bir tezahuratı bağırarak ve el kol hareketleriyle destekleyerek yüzüme karşı söylüyor. Büyükler ibne ve göt kelimelerini duyunca noluyor diye geliyorlar yanımıza ve böyle kapışma benim ezilmemle son buluyor.

Şimdi düşününce sanırım şu an Fenerbahçe tezahuratlarının %99'unu ezbere bilip eşlik edebilmemde, tribün yapmayı bu kadar sevmemde, tribünde kendimi çok mutlu hissetmemde bu kötü anının büyük etkisi var. Teşşekkürler emmoğlu, sen yanlış yoldasın ama benim güzel bir yola girmeme sebep oldun.

0 yorum var:

 


Templates Novo Blogger 2008