Rüya Bilmecesi 19

Rüya Bilmecesi serisinin bu yeni üyesi olan rüyam bir parça korkutucu, bir parça karışık, bir parça da halüsinatifti ki halüsinatif hiçbir madde kullanmadan görmem de bilinçaltımla ilgili derin düşüncelere gark etti beni. Gark.

Rüyanın başlangıcının nasıl olduğunu tam olarak hatırlayamıyorum fakat bir sokakta yürüyorum. Çocuklar top oynuyorlar falan bir curcuna var sokakta. Top oynayanlar arasında Vamos'tan Reşit Ağabey'i görüyorum. "Vay abi naber?" falan diye kısa bir muhabbetten sonra önümüzdeki maç günü görüşmek üzere ayrılıyoruz ve yürümeye devam ediyorum. Çevredeki evlerden ve ortamdan anladığım kadarıyla bir tatil beldesindeyim. Etrafa Vamos Bien stickerları yapıştırılmış, ben de eklemeler yapıyorum. Tozlu topraklı bir yokuşun ardından geniş avlulu bir pansiyona varıyorum. Pansiyonun avlusunda mekanın sahibi olduğunu anladığım kişi biriyle tavla oynuyor. Bu anda yanımda Hanım da beliriyor. Meğer birlikte tatile gelmişiz. Pansiyon sahibiyle yaptığım konuşmada Laz olduğunu anlıyorum. Hanım da Karadenizli olduğu için ona dönüp "Bak bu abil Laz'mış" diyorum. Bir heyecanlanıyor, kalalım burada diyor. Fiyat soruyorum, fiyat da ucuzmuş. Geceliği kişi başı 20 lira. Tamam diyoruz ve odamıza çıkıyoruz. Yeni çarşaflar seriliyor falan, yerleşiyoruz odaya. Tam şöyle çift kişilik yatağa uzanıp dinlenecekken dışardan gürültüler geliyor. Balkona çıkıyoruz ve aşağıdaki öfkeli kalabalıkla karşılaşıyoruz.

Ellerinde sopalar, tırmıklar, küreklerle bir grup pansiyonun önünde toplanmış, "Bize verin onu." , "Yaşatmayacağız." , "Katili verin." gibi çeşitli şekillerde yukarıya doğru bağırıyorlar. Bu anda anlıyoruz ki ben Hanım'a sarkıntılık eden birini öldürmüşüm ve buraya kaçmışız. Öldürme anı gözümün önüne geliyor. Adamla boğuşuyoruz. Tam arkamdan sarılmış, bıçakla boğazımı kesecekken kolunu yakalayıp dönerek bıçağı karnına sokuyorum adamın. Bir anlamda meşru müdafaa yani. Flashback bitiyor ve tekrar balkona dönüyorum. Ne yapacağız diye düşünmeye başlıyoruz kara kara. Pansiyonun giriş kapısı kilitliymiş ki giremiyorlar içeri. Fakat "1 saate koçbaşı gelecek o zaman görürsün." gibi bir bağırış duyuyorum aşağıdan. Bu sırada balkona doğru taş atmaya başlıyorlar. Ateş yakanlar da var yer yer. Meşaleler vs.

Birden bire balkonda Yiğit'in hayali beliriyor. Hayalet gibi sanki. Böyle hafif şeffaf bir şekilde havada süzülüyor. "Naptın oğlum sen?" diyor. "Ne yapayım katil oldum." diyorum. Sonra bir şey diyor ama hatırlamıyorum ve yok oluyor. Yiğit kaybolduktan sonra çişim geliyor. Alt katta tuvalet varmış oraya gidiyorum. Tuvalet aşırı büyük, resmen içinde koridorlar var. Sıra sıra pisuarlar, kabinler. Tuvaletin içinde her hangi bir pisuara doğru giderken şu an düşününce rüya içinde halüsinasyon gördüğümü düşündüğüm fakat rüyanın içindeyken gerçek olduğunu sandığım görüntüyle karşılaşıyorum. Yere uzun şeritler halinde kokain dökülmüş ve MSM'den arkadaşım Gizem yerde sürünüp bu kokainleri çekerek bana doğru geliyor. Bir yandan da "Katilsin sen, bir insanı öldürdün.Katil, katil." diyor. "Fakat meşru müdafaaydı. Meşru müdafaa da mı etmeyeyim?" diyorum. Yine katil katil diyerek üstüme geliyor sürüne sürüne. Ne desem fayda etmeyeceğini anlayarak kaçmaya başlıyorum. Tuvaletin başka bir koridoruna geliyorum ki burada da aynı görüntüdeki Gizem'le karşılaşıyorum. Her taraftan üzerime geliyor. Hızla tuvaletten çıkıp kaçıyorum.

Kendimi bir iskelede buluyorum. İskelede bekleyen bir feribot var fakat kalkmak üzereymiş. Hanım, ben ve Yiğit koşarak feribota yetişiyoruz. Tam biniyoruz ki feribot iskeleden ayrılıyor. Hemen güverteye çıkıp bir sigara yakıyoruz. Ardından feribotun yan tarafına oturup denizi seyrederek konuşuyoruz. "Napacağım ben şimdi?" diyorum. "Kaçacaksın bundan sonra." diyor Yiğit. "Ben de seninle geleceğim." diyor Hanım, sarılıyorum ona ve uyanıyorum. Feribot nereye yanaşacaktı hala merak ediyorum.

1 yorum var:

Hich dedi ki...

senin canın yaramazlık yapmak istemiş:)

 


Templates Novo Blogger 2008