40 m2 Almanya

Tevfik Başer'in yönettiği, başrollerini Yaman Okay ve Özay Fecht'in paylşstığı 1986 yapımı film çekildiği dönem için çok yenilikçi bir film olarak görülmektedir. Başarısını Locarno Film Festivali'nden aldığı Gümüş Leopar ödülü gibi ödüllerle de taçlandırmış olan filmde Almanya'ya çalışmak için giden Türk'lerin yasadığı zorluklara farklı bir açıdan bakılır.

Türk'lerin Almanya'da yasadığı zorluklara toplumsal yönden değil bireysel açıdan bakan film adında da belirtildiği üzere Almanya'nın sadece 40 m2'lik bir apartman dairesinde geçer.Türkiye'den büyük umutlarla Dursun'la evlenerek Almanya'ya gelen Turna'nın Almanya'da yasadığı ve belki de yasayamadığı şeyler sonucunda yavaş yavaş depresyona ve ardından delirmeye kadar giden degişimini görürüz. Turna karakterinin film boyunca bir ev hapsi hayatı yaşaması ve Dursun'un baskıları altında ezilmesi sonucu giderek umudunu kaybeder ve bu hayatından kurtulmak için elinden geleni yapacak bir hale gelir. Turna'nın bu değişiminde bir insanın dış dünyasının ve düş dünyasının sınıırlandırılmasıyla psikolojisinin nasıl etkileneceğini anlayabiliriz. Zira ev hapsi halinin yanı sira dişarıda ne olduğuna dair hiç bir bilgisi olmayan Turna'nın dış dünyayla tek bağı ufak bir pencereden gördüğü bir hayat kadını
ve kendisi gibi çoğunlukla eve hapis bir hayat süren karşı penceredeki sakat kız çocuğudur. Almanya'yla ilgili düşleri vardır fakat hiç göremediği için bu
düsleri sadece kavram olarak kalır ve canlı birer anı olarak sadece geçmiş günlerini, köyde geçirdiği zamanları düşleyebilir.

Film, genel olarak uzun planlar içerir.Bu uzun planlara karanlık, basık ve genel olarak iç karartıcı bir atmosfer eşlik eder. Tüm bu ögeleri bir araya getirdiğimizde yönetmenin filmin çekim stiliyle izleyiciyi Turna karakterinin psikolojik durumuna sokmaya çalıştığını düşünebiliriz. İzleyici filmde belki çok sıkılır, bunalır, nefes alamayacak duruma gelir ama sanki Turna gibi bu durumdan bir kaçiş bularak filmi izlemeyi bırakamaz. Çünkü çok ustaca bir şekilde izleyici Turna karakteriyle özleştirilmiştir ve haliyle izleyici filmin sonunda Turna'nin başına ne geleceğini bu hapis durumundan kurtulup kurtulamayacağını merak eder. Senaryonun en başarılı yönü de bu özleştirme özelliğidir. Uzun planlara ragmen film izleyicinin merakını bu özleştirme sayesinde canlı tutar.

Sonuç olarak film izleyiciye anlatmak istediğini başarılı bir şekilde anlatan, belki iç karartıcı da olsa düşündürücü anlar yaşatan basarılı filmdir.

3 yorum var:

Hich dedi ki...

İlginçmiş, çok merak ettim...netten inebilirmi ki?

Bide bu teknik Nuri Bilge Ceylan'ın da yönetmenlik anlayışı olabilir mi aynı zamanda? bilmediğimden soruyorum, yani onun mayıs sıkıntısı ile 3 maymununda da uzun uzadıya bekledik, baktık nolcak diye ama bunaltı vardı ya bir yandan da. Öyle birşey mi bu da? yoksa NBC'nın ki daha mı farklı...? vaktin varsa bir iki satır anlatsan :)

Conrad Bundy dedi ki...

Netten indirilebilir mi bilemedim, belki vardır bir yerlerde. Ben çok önceden bir gösterimde izlemiştim, yazı da bayağı eski aslında öyle karıştırırken buldum ekliyeyim dedim.

NBC'ın yönetmenliği daha çok görüntüye dayalı. Tevfik Başer'in başka filmini izlemedim ama senaristlikten gelme biri olduğu için o daha çok atmosfere yönelmiş gördüğüm kadarıyla. Yani öykünün işlenişinde atmosferi kuruyor ve bu atmosferi özdeşleştirme unsuru olarak kullanıyor, NBC ise yakaladığı güzel fotoğrafları uzun uzun göstererek bir atmosfer yaratmaya çalışıyor. Tam olarak benzer denemese de bir şekilde akıcı olmayan bir anlatım tarzı hakim olduğu için andırıyor denebilir. Umarım açıklayabildim. =)

Hich dedi ki...

:) evet, gayet açık şimdi... ;)

 


Templates Novo Blogger 2008