Bloggin?

Ben düzenli birşeyler yazmayalı blog yazmanın, takip etmenin modası geçmiş galiba. 103 izleyici var ve son 3 üç gündür düzenli olarak birşey yazmama rağmen en fazla 30 kişi giriyor bloga. Giren de yorum morum yapmadan çıkıyor zaten. He ben yine aklıma geldikçe yazarım birşeyler de birşey oldu da akım mı değişti ben kaçırdım orayı ondan sordum.

seviyorum sizi

"Ay şekerim televizyon izlemiyorum, sadece belgesel kanallarına bakıyorum, belgesel izliyorum." diyen insanlara "Benim işim televizyon ve sürekli televizyon izliyorum, uyurken de belgesel kanalı açıyorum." diye cevap versem ne derlerdi? Ha burdan belgeseli küçümsediğim anlaşılmasın da, türüne göre ben de severim. Lakin mevzu farklı. Bu kardeşler çok radikaldir, Babil'in Asma Bahçeleri'nden çıkmazlar, hayatın ekseninde gezinir, sienbisieye yatarlar.

Hesaplıyız.biz

Metrodan ineceği istasyonda çıkış trenin sonuna denk geldiğinde trene son kapıdan, başına denk geldiğinde ilk kapıdan binen insanlara selam olsun. Özellikle kader ortaklığı yaptığım, muhtemelen beni de kendilerinden biri sanan lakin istasyondan çıkışta zıt yönlerde uzaklaştığımız Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü öğrencleri... Biz güzel insanlarız. Küçük hesaplar olsa da, hayatı hesaplı yaşamaya çalışanlarız...

Panini Virtual Sticker Album

Dünya Kupası'ndan muhabbete girmişken, öfkemi dile getirdikten sonra sevgimi de dile getireyim. Euro 96'yla başlayan bir hevesti benim için turnuvalarda çıkartma albümü biriktirmek. Euro 96 albümü hala bir yerlerde durur evde. Yaş ilerledikçe tabi daha az ilgilenmeye başlamıştım, bütçe planlamasında da çıkartma almaya para ayırmak zor bir hale gelince son yıllarda tümden bırakmıştım albüm işini. Bu sene çözüm gelmiş FIFA'dan...

http://en.stickeralbum.fifa.com/game/flash
adresinden Panini Virtual Sticker Album oynamaya başlayabilirsiniz. O yılların çıkartma albümü biriktirme işinin sanalını yapmışlar. Çocukluğunda bu işle uğraşanlarda bağımlılık yapabiliyor

Bir Güney Afrika Bir İsrail


Biraz çirkinleşeceğim için öncelikle özür dilerim. Lakin şu aleti icat edenin, üretime sunanın, fabrika sahibinin, satanın, alanın, üfleyenin yedi ceddini eşşekler siksin. Bir halk tüm dünyayı kendinden nefret ettirmeyi nasıl bu kadar kolay başarır. İsrail devlet olarak ne kadar insanlık suçu işliyorsa Güney Afrika'daki orospu çocukları da ona yakın bir seviyeye çıkmaya başladı. Ne nefes varmış pezevenklerde arkadaş 90 dakika nerenden üflüyosun o kadar havayı. Götler!

20 Nisan 1453 ve Dikilitaş

Son zamanlarda - son zamanlar dediğim de son bir yıl falan - tarihe karşı farklı bir ilgi duymaya başladım. Bu ilginin getirisi olarak da bol bol tarih okuyorum haliyle de okumalar sonucu yıllardır yanından geçtiğim bir yerin tüm kaynakların da doğruladığı tarihteki ilginç olaylardan birinin gerçekleştiği yer olduğunu farketmem düne denk geldi.

20 Nisan 1453 günü İstanbul kuşatması tüm ağırlığıyla sürerken Papalık'ın teşvikiyle 4 yardım gemisi İstanbul açıklarına gelmiştir. Güçlü Osmanlı donanması yardımın İstanbul'a girişine engel olmak için kaptan Baltaoğlu Süleyman Paşa komutasında büyük bir mücadele vermektedir. Fatih Sultan Mehmet de bu deniz savaşını kıyıdan izlemektedir ki bu kıyı Zeytinburnu kıyılarıdır. Sonunda 4 yardım gemisi kuşatmayı delerek Haliç'e giriş yapar ve Osmanlı ordusunda fetihe olan inancın zayıflamasına ve gemilerin karadan yürütüleceği bir sürecin başlamasına neden olur. Bu deniz savaşı başarısızlığı sonucunda tüm kaynaklar Fatih Sultan Mehmet'in atını büyük bir sinirle savaşı izlediği yüksek mevkiden denize doğru sürdüğünü yazar. Şimdi farkettiğim noktaya gelirsek, Zeytinburnu'nda Dikilitaş diye bir mevki vardır. Bu mevkide gerçekten de 2 metre kadar bir dikilitaş vardır ve üzerinde Fatih Sultan Mehmet İstanbul'un fethi sırasında karargahını burada kurmuştur minvalinde birşeyler yazar. Bu dikilitaşın bulunduğu yerin denizden yüksekliğini ve 20 Nisan 1453'teki karşılaşmanın gerçekleştiği açıkları düşününce Fatih'in savaşı bu noktadan izlediğini düşünmek zor değil. Atını denize sürdüğü güzergah da muhtemelen Dikilitaş'tan Kazlıçeşme'ye doğrudur. Yıllardır geçtiğim bu yerlerde kim bilir daha nice ilginç olaylar meydana gelmiştir fakat en azından bunu görmek insanı farkındalığın sevincine götürüyor.
20 Nisan 1453'teki olayla Mavi Marmara olayının da bazı yönlerden benzerlikler taşıdığı görülse de olayın yaşandığı tarih ve bir savaş hali olması nedeniyle, ayrıca gelen 4 yardım gemisinin de Osmanlı donanmasına ateşle karşılık verdiğinin bilinmesiyle birbirine karıştırmamak gerekir. Evet, o 4 gemi Mavi Marmara gibi yiyecek vs taşımaktadır fakat aynı zamanda birer savaş gemisi teçhizatıyla donanmayla savaşmışlardır. Böyle bir karşılaştırma duymadım, okumadım tabi de hani belki benden sonra da birinin aklına bu benzerlik gelir de tarihe izansız saldırma dürtüsüyle Fatih de İsrail gibi yapmıştı diyen çıkar diye belirteyim dedim.

Fulya sözüm sana

Bloga neredeyse hiçbirşey yazmadığım şu uzun süreçte analytics'in gösterdiği üzere en çok "Fulya Akıncı" yazıp aratılarak ziyaret edilmiş olmam ne acayip. Meğer ne çok arayanın varmış Fulya. Son 1 ayda 29 kişi bak tam sayı da vereyim.

adım adım amcalığa

Yorgun argın işten dönerken apartman girişinde öpüşen genç çifti rahatsız ederek eve girdim ya amca olma yolundaki önemli bir eşikten daha geçmiş oldum.

Çatla Patla! Olmadı bi daha!


İş başvurusu yapıla!

Kollu Facit

Geçenlerde aklıma düştü Facit denen alet. Bir zamanlar bu ülkeden facit geldi geçti. Annemin iş yerine gittiğim okul öncesi zamanlarda tanışmıştım Facit'le. Tam olarak nasıl çalıştığını şu an hatırlamasam da tuşlara basıp bir takım sayılar yazmak ve kolu çevirdikçe sayıların değiştiğini görmek o dönem pek eğlenceliydi. Dosya taşımak için kullanılan tekerlekli acayip raflarda kurulan yatakta öğle uykusu aldığım acayip dönemlerdi.

Sonraları öğrendiğime göre kolu çevirmek 4 işlem yapmaya yarıyormuş fakat hangi işlem nasıl bir çevirmeyle yapılıyor halen bilemiyorum. Yine son zamanlarda öğrendiğime göre benim o muhtemelen 92-93 yıllarında gördüğüm, devletin önemli kurumlarından biri olan Emekli Sandığı'nda o tarihte kullanılan bu kollu Facit'ler 1954 modelmiş. Dile kolay neredeyse 40 yıllık aletlerle dört işlem yapılıyormuş bir zamanlar devlet kurumlarında.

Şimdilerde muhtemelen antikacılarda bulunuyordur bu kollu Facit'lerden ama fiyatları hakkında hiçbir fikrim yok ve açıkçası aramaya üşenen bir insan olduğumdan kelli birisi söylemedikçe de öğrenme ihtimalim yok. Lakin birisi dese ki makul bir fiyata kollu Facit'im var alır mısın? Fiyatta anlaşırsak neden olmasın derim. Durur evin bir kenarında, aklımın bir kenarında kaldığı gibi teknolojinin bu çok ilginç hesaplama basamağı.

Deneme 1-2 seeh ah pazartesisalıçarşamba

Çok ara verdim yazmaya da dönüyorum dönüyorum az kaldı. Birikmiş olsa gerek birşeyler.

 


Templates Novo Blogger 2008